Yaşadıkları ve duydukları ile Abdülmuttalib, kendini kaybetmiş gibi idi; kılıcına davrandı.
-Çabuk çocuğu göster, yoksa ya seni ya kendimi helak edeceğim, diye hiddetlendi.
Amine validemiz, kayınpederinin ısrarı üzerine çocuğunun götürüldüğü evi tarif etti. Elinde kılıç ve heybetli biri duruyodu; niyetini anlayınca Abdülmuttalib' in üzerine yürüdü ve:
-Çabuk buradan savuş! Hiç kimse üç günden önce O' nu göremez. Çünkü bütün meleklerin ziyaret etmesi lazım, diyerek büyükbabayı geldiği gibi geri çevirdi.
Abdülmuttalib' i; o cesur insanı korku ve titreme kapladı ve hatta kılıç, elinden kayıp yere düştü. Hemen Kureyş' e gidip başından geçenleri nakletmek istedi ise de yedi gün dili tutuldu ve tek kelime konuşamadı.
........................
Mekke' de Safa tepesi civarındaki Haşimoğulları mahallesi; bugün "Mevlid Sokağı" denilen baba evinde yaradılmışların en üstünü alemi aydınlatırken bu mes' ud anın şahidleri de vardır:
Doğumdaki hanımların biri, Peygamberimizin halası Safiye hatun' du:
-O' nun doğumunda Amine' nin evinde idim. Altı ayrı mucizeyi yaşadım.
-Doğar doğmaz başını yere koyup Rabbine secde etti.
-La ilahe illallah, innî Resulullah, dedi.
-Secdede bir şey söylüyordu sanki. Yaklaşıp dinlediğimde "Ümmetim, ümmetim" dediğini işittim.
-Orada öyle bir nur parladı ki her taraf ışık içinde kaldı. Yavruyu yıkamak istediğimde; "Ey Safiye zahmet etme; biz O' nu yıkanmış olarak gönderdik!" şeklinde meçhul bir ses duydum.
-Kundak yapacağım sırada sırtında bir mühür gördüm. Kürek kemiklerinin arasında ve iri bir ben büyüklüğünde olan bu mühürde tüylerle"La ilahe illallah Muhammedün Resulullah"yazıyordu.