![Fotoğraf: Şah - Mat
-
“Çocuklar bize bazen çocuk olduklarını hatırlatır.” Tortelius
- Satranç çok saçma… Atlar okuma yazma bilmez ki.
- Atların okuma yazma bilmesi gerekmiyor, senin bilmen yeterli.
- Olur mu hiç, nasıl gidecek L şeklinde?
- Kendi mi gidiyor? Sen götürüyorsun.
- Olsun gene de saçma. Filler çapraz gider diye kuralı kim koymuş? Tuvalete koşan benden başka kimse çapraz gidemez.
- Neden gidemesin? Köpeklere hiç arkadan baktın mı? Onlar da çapraz gider.
- Satrançta köpek yok ki.
- Evladım, köpek gidiyorsa fil de gider demek istiyorum.
- Filler büyük ama.
- Haklısın oğlum. Haklısın… Yoruldum. Hamleni yapacak mısın?
- Kaleyi oynayayım diye düşünüyorum… Al işte, kalelerin yürüdüğünü de hiç görmedim.
- Hayatında kaç kere gerçek bir kale gördün?
- Gerçek kaleler yürüyormuş mu?
- Yürümüyor. Bu sadece bir oyun. Neden bu kadar uzatıyorsun?
- Sadece bir oyunsa doktorculuk oynayalım. Neden satranç oynuyoruz? Sıkıldım satrançtan.
- Vallahi satrancın da sana pek güzel duygular beslediğini sanmıyorum.
- Ne?
- Yok bi şey. Bak, satranç çok eski bir oyundur. Kralların oyunu. Zekâ gelişimine yardımcı olur. Aptal bir çocuk mu olmak istiyorsun?
- Monopoly oynasak?
- Para oyunu o. Ne gerek var. Bak burada planlayarak, düşünerek oynama var.
- Düşünerek mi? Sen hiç düşünmüyorsun ki, hemen vezirimi alıverdin.
- Hızlı düşünüyorum. Sen de yap.
- Ben yapamıyorum baba. Ben küçüğüm. Evcilik oynayalım mı?
- Evciliği kızlar oynar.
-Bunu da krallar oynarmış. Biz kral mıyız?
- Öfff! Şimdi tablayı fırlatacağım duvara. Oyna, piyonu oyna.
- Piyonlar hiçbir işe yaramaz. Boşuna. Bir de yeterince yürüyünce vezir mi oluyordu? Peh! Var mı öyle bir aristokrasi?
- Aristokrasi mi?!.. Savaşları askerler kazanır, piyonlar kazanır.
- Hangi savaştan bahsediyorsun? Hani kılıç? Hani bomba? Hani Rumsfeld?
- Misal verdim oğlum.
- Bana misal verme baba, bana… Neyse!
- Delirtme beni çocuk. Kaleyi çek oradan bak filim yaklaşıyor.
- Yaklaşsın, kale yıkılmaz ki.
- Yıkılır.
- Yıkılmaz.
- Evladım, ben senin iyiliğini düşünüyorum. Hem öğren hem de gerçek bir oyun neymiş gör istiyorum.
- Ne kralın karısı var, ne vezirin karısı var. Neresi gerçek?
- Oğlum savaş bu. Savaşa kadınlar gitmez.
- Kadınlar gitmez ama atlar tek başına… Jokeyler yolda mı düşmüş?
- Sus da oyna… Bak fillerini hep aldım.
- Filler sarhoş… Hiç de işime yaramaz. Ayrıca kral çok mu şişman, bir türlü gidemiyor… Saçma!
- Şah derler ona.
- Şah?
-Şah.
- Bi şey diycem baba.
- Ne var?
- Şah-mat!
[ Bahadır Cüneyt Yalçın ]](https://m.ak.fbcdn.net/sphotos-e.ak/hphotos-ak-prn1/p480x480/563013_284667038343114_605614658_n.jpg)
- Atların okuma yazma bilmesi gerekmiyor, senin bilmen yeterli.
- Olur mu hiç, nasıl gidecek L şeklinde?
- Kendi mi gidiyor? Sen götürüyorsun.
- Olsun gene de saçma. Filler çapraz gider diye kuralı kim koymuş? Tuvalete koşan benden başka kimse çapraz gidemez.
- Neden gidemesin? Köpeklere hiç arkadan baktın mı? Onlar da çapraz gider.
- Satrançta köpek yok ki.
- Evladım, köpek gidiyorsa fil de gider demek istiyorum.
- Filler büyük ama.
- Haklısın oğlum. Haklısın… Yoruldum. Hamleni yapacak mısın?
- Kaleyi oynayayım diye düşünüyorum… Al işte, kalelerin yürüdüğünü de hiç görmedim.
- Hayatında kaç kere gerçek bir kale gördün?
- Gerçek kaleler yürüyormuş mu?
- Yürümüyor. Bu sadece bir oyun. Neden bu kadar uzatıyorsun?
- Sadece bir oyunsa doktorculuk oynayalım. Neden satranç oynuyoruz? Sıkıldım satrançtan.
- Vallahi satrancın da sana pek güzel duygular beslediğini sanmıyorum.
- Ne?
- Yok bi şey. Bak, satranç çok eski bir oyundur. Kralların oyunu. Zekâ gelişimine yardımcı olur. Aptal bir çocuk mu olmak istiyorsun?
- Monopoly oynasak?
- Para oyunu o. Ne gerek var. Bak burada planlayarak, düşünerek oynama var.
- Düşünerek mi? Sen hiç düşünmüyorsun ki, hemen vezirimi alıverdin.
- Hızlı düşünüyorum. Sen de yap.
- Ben yapamıyorum baba. Ben küçüğüm. Evcilik oynayalım mı?
- Evciliği kızlar oynar.
-Bunu da krallar oynarmış. Biz kral mıyız?
- Öfff! Şimdi tablayı fırlatacağım duvara. Oyna, piyonu oyna.
- Piyonlar hiçbir işe yaramaz. Boşuna. Bir de yeterince yürüyünce vezir mi oluyordu? Peh! Var mı öyle bir aristokrasi?
- Aristokrasi mi?!.. Savaşları askerler kazanır, piyonlar kazanır.
- Hangi savaştan bahsediyorsun? Hani kılıç? Hani bomba? Hani Rumsfeld?
- Misal verdim oğlum.
- Bana misal verme baba, bana… Neyse!
- Delirtme beni çocuk. Kaleyi çek oradan bak filim yaklaşıyor.
- Yaklaşsın, kale yıkılmaz ki.
- Yıkılır.
- Yıkılmaz.
- Evladım, ben senin iyiliğini düşünüyorum. Hem öğren hem de gerçek bir oyun neymiş gör istiyorum.
- Ne kralın karısı var, ne vezirin karısı var. Neresi gerçek?
- Oğlum savaş bu. Savaşa kadınlar gitmez.
- Kadınlar gitmez ama atlar tek başına… Jokeyler yolda mı düşmüş?
- Sus da oyna… Bak fillerini hep aldım.
- Filler sarhoş… Hiç de işime yaramaz. Ayrıca kral çok mu şişman, bir türlü gidemiyor… Saçma!
- Şah derler ona.
- Şah?
-Şah.
- Bi şey diycem baba.
- Ne var?
- Şah-mat!
[ Bahadır Cüneyt Yalçın ]